top of page

AĞUSTOS - TÜRK TARİHİNDE ZAFERLER AYI

Ağustos ayı, Türk tarihi açısından incelendiğinde birçok önemli meydan muharebesini ve zaferi bünyesinde barındırmasıyla bilinir. Büyük Selçuklu Devleti'nden Osmanlı İmparatorluğu'na ve hatta Kurtuluş mücadelesi dönemine dek ağustos ayı, Türkler için büyük zaferler içerir. Suriye, Filistin ve Mısır toprakları için sefere çıkmış olan Sultan Alparslan ile Bizans İmparatoru IV. Romanos Diogenes'in orduları bir cuma sabahında Malazgirt ovasında karşı karşıya geldiklerinde aylardan ağustostu. Malazgirtten yaklaşık dört asır sonra, devrinin iki büyük Türk İmparatorluğu Otlukbeli'nde Doğu Anadolu'nun hakimiyeti uğruna çarpıştıklarında yine sıcak bir ağustos günüydü. Nitekim Başkumandan Mustafa Kemal Paşa, Dumlupınar'da vatan topraklarını işgal eden Yunan ordularına karşı kazanılan büyük zaferin ardından '' Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri! '' emrini yine bir ağustos günü vermişti.

''Büyük Taarruz ve Başkumandanlık Meydan Muharebesi, 26-30 Ağustos 1922''


Ağustos, Türkler için bayram ayıdır diyen dünyaca ünlü tarihçimiz Prof. Dr. İlber ORTAYLI, ağustos zaferlerinin bir tesadüf sonucu kazanılmadığını da belirtir:

''Ağustosun bu alanda bereketli bir zafer kronolojisi göstermesi bir tesadüf değil; zamanın savaş teknolojisi ve Türk ordularının belirli bir stratejik alışkanlığı bu ay üzerinde bazı savaşların yığılmasına neden olmuştur. Hatta bu bazen bizim seçimimizin dışında zorunlu olarak da böyle gelmiş olabilir.''

diyerek zaferlerimizin ağustos ayında kronolojik yığılım göstermesine açıklık getirmektedir. Türklerin belli dönemlerde savaşa hazırlanıp belli dönemlerde sefere çıktıklarını belirten İlber ORTAYLI, orduların Avrupa seferlerine çoğunlukla nisan ayında çıktıklarını, genellikle seferin ağustos ve eylülde sona erdiğini ifade etmektedir ve eklemektedir:

''16 ve 17’nci asırda bu böyleydi. 20’nci asırda da aşağı yukarı bunun tekrarı oluyor. Zaman ve zemin de ona doğru gidiyor. Ağustos bizim için önemli bir aydır.''

Şimdi yazımızın kalan kısmında kısaca bu ''Ağustos Zaferlerine'' göz gezdirelim.


Tarih 26 Ağustos 1071,

Malazgirt Ovası

Sultan Alparslan, ordusuyla birlikte Suriye, Filistin ve Mısır üzerine doğru ilerlemekteydi. Bizans İmparatoru IV. Romanos Diogenes'in Anadoluya yapılan Türk akınlarına son vermek amacıyla büyük bir ordu ile sefere çıktığı haberini alması üzerine istikametini değiştirip Malazgirt Ovasına yerleşti, Bizans ordusunun da bölgeye gelmesiyle taraflar yerini almış oldu.

26 Ağustos cuma sabahı gerçekleşen muharebede hilal ve sahte ricat taktiklerini kullanan Sultan Alparslan, Bizans ordusunu dağıtarak İmparator IV. Romanos Diogenes'i esir ettiler.

Bu önemli zaferin sonucunda Türk ordularına mukavemet gösterebilecek düzenli bir Bizans ordusu kalmamıştı, Anadolunun kapıları Türklere sonuna kadar açılmıştı.


Tarih 11 Ağustos 1473,

Otlukbeli, Erzincan

Otlukbeli Muharebesi, döneminin iki büyük Türk İmparatorluğu, Osmanlı ve Akkoyunlu Devletleri, arasında Doğu Anadolu'nun hakimiyeti için için gerçekleşen savaştı. Fatih Sultan Mehmet komutasındaki Osmanlı ordusu ve Uzun Hasan komutasındaki Akkoyunlu orduları bugünkü Erzincan'ın Tercan Ovası'nın Otlukbeli bölgesinde meydana gelmişti.

Osmanlı ordusunun zaferi sonucunda doğudan gelecek olan tehditler yaklaşık kırk yıl kadar önlenmiş oldu. Bazı tarihçilere göre Otlukbeli Savaşı, kullanılan teknoloji, taktik ve insan gücü bakımından 15. yüzyılın en büyük meydan muharebesiydi.


Tarih 23 Ağustos 1514,

Çaldıran Ovası, Siyahçeşme, İran

Akkoyunlu Devleti'nin yıkılması ile oluşan güç boşluğu ve Safevilerin güçlenmesiyle Doğu Anadolu'da Osmanlı Devleti için rakip olması sonucunda, Osmanlı ve Safevi Devletleri arasındaki ilişkiler giderek gerilmekteydi. Safevi tarikatinin Osmanlı İmparatorluğu topraklarında, özellikle Anadolu'da giderek güçlenmesi ve sınır egemenliğinin bozulması da savaşın bir diğer sebebiydi. Yavuz Sultan Selim, ordusuyla beraber İstanbul'dan yola çıktı ve İran içlerine kadar Safevi ordusunu takip etti. Şah İsmail direkt olarak Osmanlı Ordusu ile karşılaşmak istemiyor, İran içlerine doğru geri çekiliyor ve çekildiği yerlerdeki ikmal hatlarını tahrip ediyordu.

Sonunda iki büyük devletin orduları Çaldıran Ovası'nda karşılaştı ve gerçekleşen savaş neticesinde Osmanlı ordusu galip gelmiş, Şah İsmail savaş meydanını terk etmişti.



















''Şah İsmail (solda) ve Yavuz Sultan Selim (sağda) çizimleri''


Tarih 24 Ağustos 1516,

Kuzey Suriye, Halep, Dabık

Doğu'da Safeviler üzerine yapılan seferi başarıyla tamamlayan ve Çaldıran Savaşı'nı kazanan Osmanlı Devleti, hedefini bölgede kendisine rakip olabilecek olan Memlük Devleti üzerine çevirmişti. Memlükler aynı zamanda o dönemde Safevi devletinin de bölgesel müttefiki konumundaydı.

İki ordu bugünkü Halep şehrinin kuzeyindeki Dabık bölgesinde karşı karşıya geldi. Savaşı kazanan Osmanlı Devleti, Memlüklerin yıkılışı için ilk darbeyi de indirmiş oldu. Memlük Sultanı Kansu Gavri, 78 yaşında savaş meydanında hayatını kaybeden ilk memlük sultanı olmuştu. Aynı zamanda Suriye, Ürdün ve Filistin topraklarının kapıları da Osmanlı Devleti'ne açılmış oldu.


Tarih 29 Ağustos 1521,

Belgrad, Sırbistan (Macar Krallığı)

1520 yılında tahta çıkmış olan Sultan Süleyman, Macaristan Krallığı'na bir elçi göndermişti. Macar Kralı II. Lajos ise gönderilen elçiyi idam ettirmiş ve Osmanlı Devleti'nin elinde olan Knin'e saldırarak ele geçirmişti. Bunun üzerine Sultan Süleyman, 46 yıl sürecek olan saltanatının ilk seferine Belgrad üzerine çıkmaya karar verdi. Yaklaşık bir ay boyunca süren hem karadan hem de Tuna nehrinden

yapılan kuşatma sonucu Belgrad düşmüş, Macar orduları ise ağır yara almışlardı. Böylece Sultan I.Süleyman daha önceden büyük dedeleri II.Murat ve Fatih Sultan Mehmet'in yapamadığını yapmış, ileride batılıların deyimiyle ''Muheşem Süleyman'' olma yolundaki ilk adımını atmıştı.


''Belgrad'ın Fethini gösteren bir gravür''


Tarih 29 Ağustos 1526

Mohaç Ovası, Macaristan

Osmanlı Devleti'nin Balkanlardaki ilerleyişi üzerine Katolik dünyasının savunucusu konumuna gelen Macaristan Krallığı ile Osmanlı Devleti arasındaki mücadelelerin sonuncusu ve belki de en kesin sonuçlananı 29 Ağustos 1526 günü öğleden sonra Mohaç ovasında gerçekleşmişti.

Belgrad'ın fethedilmesi ile güç kaybeden Macar Krallığı, Mohaç Ovasında gerçekleşen meydan muharebesini kaybetti, ki bu meydan muharebesi tarihin en kısa süren meydan muharebesidir, yaklaşık iki saat sürmüştür, ve Macar topraklarının büyük bir kısmı Osmanlı idaresine geçti.

Kral II.Lajos, kaçmaya çalışırken hayatını kaybetti. Bunun bir neticesi olarak sonraki süreçte Macar tahtı için bir veraset savaşı da başlayacaktı.

Hemen yan tarafta görmüş olduğunuz çizim Seyyid Lokman'ın ''Hünername'' eserinden Mohaç Savaşı minyatürüdür.



Tarih 1 Ağustos 1571,

Kıbrıs Adası,

Lala Mustafa Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu, 15 Mayıs 1570 tarihinde yola çıktığından beri seferdeydi. Peşpeşe gerçekleşen Lefkoşe ve Girne fetihlerinin üzerine Mağusa kuşatılmış ve ordu Limasol, Lakarna ve Baf üzerine yürümüştü. Mağusadaki kuşatma ise adanın kalanı kadar kısa sürmemiş ve tam 11 ay boyunca devam etmişti. Sonunda 1 Ağustos günü Mağusa da teslim olmuş ve adanın fethi tamamlanmıştır. Ancak bu savaş Venedik - Osmanlı arasında bir dizi savaşa daha yol açacak, hatta İspanya, Venedik, Papalık Devleti, Savoya ve Malta şövalyeleri de savaşa müdahil olacaklardı. Fetihten yaklaşık iki ay sonra haçlı donanması İnebahtı'da Osmanlı donanmasını yaksa da bu avantajı değerlendirme fırsatı bulamayarak barış imzalamak zorunda kalacaklardı. Bunun üzerine Sokollu Mehmet Paşa Venedik Büyükelçisi Barbaro'ya tarihe geçecek olan o sözleri söylemiştir.


"Biz sizden Kıbrıs Krallığı'nı alarak kolunuzu kestik. Siz ise donanmamızı yenmekle bizim sakalımızı tıraş ettiniz. Kesilen kol yerine gelmez ama tıraş edilen sakal daha gür biter."

Tarih 23 Ağustos 1921,

Sakarya nehri doğusu,

Milli mücadelenin dönüm noktası, hatta Türk tarihi açısından bir dönüm noktası olan, Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından Sakarya Melhame-i Kübra'sı olarak adlandırılan Sakarya Meydan Muharebesi de sıcak bir ağustos günü başlamıştı.

Sakarya Meydan Muharebesinin önemi gazeteci - yazar ve siyasetçi olan İsmail Habip Sevük tarafından şöyle özetlenmektedir:

"13 Eylül 1683 günü Viyana'da başlayan çekilme, 238 sene sonra Sakarya'da durdurulmuştur."

Sakarya, 1.Dünya Savaşı'ndan mağlup ayrılan Türk milletinin kendisine dayatılan Sevr anlaşmasını reddi üzerine başlayan İstiklal Harbi'mizin en önemli noktalarından birisiydi. Yunan ordularının Anadolu'nun içlerinde olan ilerleyişinin tam ve kesin olarak durdurulması Sakarya'da gerçekleşmişti. Kütahya - Eskişehir Savaşları ile zor duruma düşen batı cephesi ve milli mücadele için can suyu, Sakarya'nın hırçın suları olmuştu.


Gazi Mustafa Kemal Paşa, ''Hatt-ı müdafaa yoktur; sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça vatan terk olunamaz. Onun için küçük, büyük her cüzütamı (birlik), bulunduğu mevziden atılabilir. Fakat küçük, büyük her cüzütam ilk durabildiği noktada, tekrar düşmana karşı cephe teşkil edip muharebeye devam eder. Yanındaki cüzütamın çekilmeye mecbur olduğunu gören cüzütamlar, ona tabi olamaz. Bulunduğu mevzide nihayete kadar sebat ve mukavemete mecburdur.'' emrini vererek muharebeyi geniş bir alana yaymıştı. Başkomutanından bu emri alan Türk ordusu, geri çekilmek zorunda kalsa da tutunabildiği ilk mevzide savaşmaya devam etmiş, böylece savaş 22 gün 22 gece boyunca sürmüştür. Türk askeri toprağa düşerken adeta çelikten bir duvar olmuş, ilerleyemeyen ve sonunda direnci kırılan Yunanlar bozguna uğramıştı.


Tarih 26 Ağustos 1922,

Batı Anadolu,

Türk ordusu, Sakarya Meydan Muharebesi ile Yunan ordularının taarruzunu durdurmuş, ilerleyişlerine engel olmuştu. Ancak hala bir taarruz ile Yunan ordusunu itebilecek bir güçte değildi. Ciddi eksikleri vardı. Bu eksiklerin giderilmesi için taarruzdan evvel yaklaşık bir yıl kadar hazırlık yapılmıştı. Aktif çatışmaların sona erdiği cephelerden asker takviyesi yapılmış, mali imkanlar sonuna kadar kullanılmıştı.


Hazırlıklar sona erdiğinde ise taarruz yeri ve zamanı büyük bir gizlilikle saklanmıştı, Başkumandan Mustafa Kemal Paşa, Batı orduları kumandanı İsmet Paşa ve Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa Kocatepe'de yerini almış, 26 Ağustos sabahı taarruz emrini vermişlerdi. Türk topçuları ateşe başlayıp piyade ve süvari birliklerimiz Yunan ordularına ölüm olup yağmaya başladığı zaman geri çekilmeye başlayan Yunan orduları, Ege denizine dökülene kadar bir daha mevzi alma fırsatı bulamayacaklardı.

Yunan ordusu da bu süre zarfında savunma tahkimatlarını güçlendirmiş, ''muazzam'' bir savunma oluşturmuşlardı. Büyük Taarruz öncesi Afyon hatlarını gezen İngiliz Atina Askeri Ataşesi şöyle diyordu:

''Türkler Afyon hatlarını beş ayda geçsinler bir günde geçtik saysınlar''


Ancak tarih bir kez daha, ne kadar zor şartlar altında olursa olsun, Türk ordusunun hafife alınmaması gerektiğini gösterecek, beş ayda geçilmesi beklenmeyen Afyon hatları dört saat içinde geçilecekti. Yine aynı gün içerisinde Yunan ordusunun Afyon kumanda merkezi de ele geçirilmişti.

Nitekim dört gün sonra yaşanacak olan Başkumandanlık Meydan Muharebesi'nin de kazanılmasıyla Başkumandan Mustafa Kemal Paşa tarihe geçecek olan o emrini verecekti: ''Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri! ''

Büyük zaferden iki yıl sonra Zafertepe'de konuşan Mustafa Kemal Paşa, büyük zaferin önemini şu sözlerle ifade etmiştir:

"... Hiç şüphe etmemelidir ki yeni Türk Devleti'nin, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin temelleri burada atıldı. Ebedî hayatı burada taçlandırıldı. Bu sahada akan Türk kanları, bu semada uçuşan şehit ruhları, devlet ve cumhuriyetimizin ebedî muhafızlarıdır..."


İnt. Dr. Mert ÇİÇEK


KAYNAKÇA:

  • İlber ORTAYLI - Köşe Yazıları - Ağustos Zaferleri

  • TDV İslam ansiklopedisi

  • ata.msb.gov.tr

  • Milli Savunma Bakanlığı - Büyük Taarruz

  • Anadolu Ajansı - Ağustos Ayı Zaferleri











138 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page