Bir sabah uyandığınızda dünyaya hızla yaklaşmakta olan bir kuyruklu yıldızın 6 ay sonra dünyaya çarparak tüm yaşamı, canlı çeşitliliğini yok edeceğini öğrenseniz ne yapardınız? Peki, sizinle birlikte dünyada yaşayan 8 milyara yakın insan, devletler, dünyayı yöneten şirketler ve medya ne yapardı?
Filmin yönetmenliğini daha önceden çektiği kara komedilerle adından söz ettiren Adam Mckay üstleniyor. Başlarda amacı küresel ısınmaya dikkat çeken bir iş yapmak olan Mckay sonrasında bunu uzun süreli bir yok oluşla anlatmak yerine dünyaya çarpacak bir meteor üzerinden işlemek istemiş. Don’t Look Up, aynı zamanda çok başarılı bir sistem eleştirisi yapıyor. Günümüz dünya düzeninden dert yanan ancak bu çarkın içinde dönmeye ve kuralları sorgulamadan itaat etmeye devam eden insanlardan, gerçekleri görmezden gelen, görmezden gelmediği süreçte de çıkarları için kullanan medya ve politikacılara kadar çok geniş bir zümreyi de bu eleştiriye dâhil ediyor.
Filmin başında iki basit astronom olan Dr.Randall (Leonardo Di Caprio) ve doktora öğrencisi Kate (Jennifer Lawrence) yeni bir kuyruklu yıldız keşfetmenin sevinciyle kutlama yaparken yaptıkları hesaplamalar sonucu bu yıldızın 6 ay sonra Dünyaya çarpacağını fark ediyor. Yaşanacak bu vahşetin önüne geçmek için de önce politikacılar sonra medya aracılığıyla insanları uyarmaya, gözlerinin önündeki gerçeği fark etmelerini sağlamaya çabalıyor. Tüm bu süreçte film korku-inkâr mekanizması, bilimsel gerçeklerin medya, politika ve din üzerindeki etkisi, insanların algılarla yönetilmeleri, şöhretin insanlar üzerindeki etkisi, linç kültürü gibi toplumsal çürümeye neden olan sayılamayacak kadar fazla konuya ele alıyor.
Film içinde değinilmesine çok sevindiğim aynı zamanda da fazlasıyla sinirimi bozan birçok konu vardı. Bilimsel gerçeklerin, sosyal medya üzerinden hiçbir bilgisi olmayan insanlarca rahatça yalanlanması, çarpıtılması ve komplo teorilerine kurban edilmesi bana, günümüz dünyasındaki aşı karşıtlığını hatırlattı. Nitekim kuyruklu yıldızın gökyüzünde hızla dünyaya yaklaştığı görülünce karakterimiz Dr.Randall’ın insanlara dönerek “Size anlatmaya çalıştık! Aylardır anlatmaya çalışıyoruz, işte geldi!” dediği sahne benim için fazlasıyla etkileyiciydi.
Filmin bize vermek istediği mesaj ise filmin sonunda karakterlerimizin aynı masaya oturarak tüm bu felaketler yaşanmıyormuş gibi birbiriyle sohbet ettiği, sevgilerini paylaştığı Randall’ın “Düşünüyorum da aslında… Her şeye sahipmişiz, değil mi?” repliğinin yer aldığı son akşam yemeği sahnesindeydi. Seyirci, bu ana kadar izlerken onu rahatsız eden birçok durumun tam da içinde olduğunu hatta bir parçası olduğunu fark etti.
Sonuç olarak insanın asıl ihtiyacının doğru iletişim ve paylaşmaktan geçtiğini, yaşadığımız düzendeki her şeyin bizi özümüzden uzaklaştırıp farkındalığımızı törpülediğini, düşünen sorgulayan ve bunlarla var olan bireyler olmak yerine, sistemin içinde herkesleşen hedefleri için yaşayan ancak sonucunda nereye varacağını nasıl var olacağını bilemeyen insanlar olduğumuzu anlatan, gerek zengin kadrosu, gerekse ele aldığı konu ve işleyiş şekliyle Don’t Look Up izlemeye değer bir film.
Şimdiden iyi seyirler…
Comments