top of page

İnsan Ne İle Yaşar?


Sizce nasıl yaşıyoruz? Neden yaşıyoruz? Ne için yaşıyoruz? Ne için varız? Neden dünyaya geldik mesela? Sadece var olmaktan ibaret olmak yeterli mi? Asıl amacımız ne? Bir amacımız olmalı mı? Yoksa bir bütünün parçası olmak için mi geldik? Sadece var olmak yaşamaya yetiyor mu?


Gerçekten merak ediyorum bir İNSAN NE İLE YAŞAR?


Temelde insanın yalnız olmaması gerektiğini, insanların birbirlerine karşı merhamet ve sevgiyle yaklaşması gerektiğini anlatan bir hikayeye bakalım.


Ayakkabı tüccarı olan Simon yaklaşan kışa hazırlık olarak kürk almak için yola çıkar. Borçlarını toplayıp elindeki parayla birleştirerek eşiyle kullanabileceği bir kürk alma hayaliyle yola koyulur. Ancak gerçekte onu büyük bir hayal kırıklığı beklemektedir. Borçları toplayamamış ve elinde sadece bir çizme ve çok az bir para kalmıştır. Elindeki parayla içmiş eve dönerken yolda çıplak bir adamla karşılaşır. Adamın haline dayanamayan Simon onu alıp evine götürür. Eşi tüm bu durum karşısında onların neler yapacağını izler ancak çok dayanamaz ve sabrı taşmışar. Tartıştılar. Simon eşini sakinleştirir ve yemek yedikten sonra uyurlar.


Adı Micheal olan genç, Simon’un yanında çırak olarak çalışmaya başlamıştır. Oldukça beceriklidir. Bir gün zengin bir müşteri gelir. Kendisine getirdiği deriden ayakkabı yapmasını ister ancak Micheal gülümser ve ayakkabı siparişi verilen deriden terlik yapar. Simon bu duruma tepki gösterir ancak çok geçmeden zengin müşterinin uşağı gelir ve sipariş veren zengin adamın öldüğünü ona terlik yapılması gerektiğini söyler. Bunun üzerine Micheal hazırladığı terlikleri verir. Aradan belli bir süre geçtikten sonra iki kızı olan bir kadın gelir. Biri sakat olan bu iki kızın hikayesini anlatır. Dünyaya gelmelerinden çok kısa bir süre önce babalarını kaza sonucu kaybetmiş doğumda ise annelerini kaybetmişlerdir. Anneleri öldüğü sırada kızlardan birinin dizine zarar vermesi üzerine kız sakat kalır. O sırada komşu olan kadının yeni çocuğu olmuş ve köyde onlara bakabilecek tek kişidir. Çok zaman geçmeden kendi çocuğunu kaybeden ve başka çocukları olmayan çift bu iki kıza aile olurlar. Onlar dükkandan ayrıldıktan sonra Micheal elindeki işi bırakarak Simon’a ve eşine teşekkürlerini sunarak vedalaşır. Onlara cezalandırılmış bir melek olduğunu ve affedildiğini söyler. Başından geçenleri anlatır onlara.

Tanrının ilk dersini anımsadığını söyler. İnsanın içinde ne vardır? Cevabın onlar sayesinde sevgi olduğunu öğrenmiştir. Sonrasında zengin müşterileri sayesinde ikinci dersini ‘İnsana verilmeyen nedir?’ anımsadığını hatırlar. Cevabın ise insanın kendi gereksinimlerinin bilgisi olduğunu öğrenmiştir. Son ders ise iki kızla gelen kadın sayesinde öğrenmiştir. İnsanları yaşatan şeyin ne olduğu. Sözleri bittikten sonra ise büyük bir ışıkla ortadan kaybolur.


Her anlamda başarı için neye ihtiyaç vardır?


Zaman zaman düşünülen bu soru zamanın birinde bir kralın aklına uğrar. Kral her işi başarılı bir şekilde sonuçlandırmak için işe ne zaman başlaması gerektiğini, kimi dinlemesi gerektiğini ve yapılması gereken en önemli şeyin ne olduğunu bildiği taktirde başarılı olacağını düşünür. Bu ÜÇ SORUnun cevabını merak eder. Dört bir yana haberler salınır. Büyük ödüller verileceği ilan edilir. Dönemin bilginleri tarafında üç soruya da cevaplar verilir ancak hiçbiri birbirini destekler nitelikte değildir. Bu durum karşısında kral son çare bir münzeviye (insanlardan kaçan, tek başına yaşamayı seven) danışmaya karar verir.


Ağaç kovuğunda yaşayan halktan kişiler dışında kimseyle iletişim kurmayan bu kişi için kral sade giyinir ve yanına gider. Kral sorularını münzeviye yöneltir ancak cevap alamaz. Cılız olan münzevi uğraştığı toprak işlerine devam ederken kral ona yardım teklifinde bulunur ve akşama kadar tarlada münzevi için çalışır. Akşam sorularını yineler ancak yine cevap alamaz. O sırada yaralı bir adam gelir ve ona yardım ederler. Yorgunluktan kapı kenarında uyuyakalan kral sabah uyandığında karşısında tanımadığı birini görür.


Dün yanlarına gelen yaralı adam gerçekleri anlatmaya başlar. Geçmişte kardeşini idam ettirip mallarına el koydurduğu için krala suikast düzenlemeyi düşünmüş ancak muhafızlar tarafından yaralanmıştır. Tüm yaşananları krala anlatır. Kralın yaptığı iyiliklerden sonra ise onun kölesi olacağına dair yeminler eder.


Adam muhafızlarla tedaviye gönderdikten sonra münzevinin yanına son bir kez daha giden kral sorularını yineler. Krala dönen münzevi onun cevaplarını aldığını söyler. Kral durumu anlayamayınca başlar anlatmaya.


‘Dün eğer benim dermansızlığıma acımayıp şu tarlaları kazmasaydınız, gidecek ve şu adamın saldırısına uğrayacaktınız ve yanımda kalmadığınıza pişman olacaktınız. Yani en önemli vakit, tarlaları kazdığınız vakitti; en önemli kişi bendim ve en önemli işiniz bana iyilik yapmaktı. Daha sonra bu adam yanımıza koşarak geldiğinde, en önemli vakit onunla ilgilendiğiniz vakitti, çünkü eğer onun yaralarını sarmasaydınız, sizinle barışmadan ölecekti. Dolayısıyla en önemli kişi oydu, en önemli iş de onun için yaptıklarınızdı.’


‘Bundan sonra şu gerçeği unutmayın: Tek önemli vakit vardır, içinde bulunduğunuz an. O an en önemli vakittir, çünkü sadece o zaman elimizden bir şey gelebilir. En önemli kişi, kiminle beraberseniz odur, zira hiç kimse bir başkasıyla bir daha görüşüp görüşmeyeceğini bilemez ve en önemli iş iyilik yapmaktır, çünkü insanın bu dünyaya gönderilmesinin tek sebebi budur.’


Neye ihtiyacımız var? Ne kadar ihtiyacımız var? Gerçekten ihtiyacımız var mı?


İNSANIN NE KADAR TOPRAĞA İHTİYACI VAR?


Bir cümleyle özetlemem gerekseydi ‘Her şeyin daha fazlasını isteyen hiçbir şeye sahip olamaz’ derdim. Şehirde yaşayan ablanın kardeşi köyde yaşamaktadır. Ablasına oranla daha fakir olan kardeş bu durumdan çok mutsuzdur. Artık dayanamazlar ve gözlerini para bürümüş bir şekilde zengin olmak için uğraşmaya başlarlar. Nitekim başarılı da olurlar. Eski hallerinden daha zengindirler ancak gözleri bir kez para hırsıyla bürünmüştür. Elde ettikleri onlara yetmez ve daha fazlasını isterler. Bir gün az para karşılığı çok fazla toprak alabileceklerini öğrenirler. Tek bir koşul vardır o da gün doğumundan başlayarak gün batımına kadar yürüyerek sınır çizeceği kadar arazi alabileceğidir ancak unutulmamalıdır ki gün batımında başladığı noktaya gelmiş olması gerekmektedir. Daha fazla toprak hırsı yüzünden kendini çok hırpalar ve büyük bir arazi elde etmesine rağmen varış noktasında hayatını kaybeder.


Gerçek ihtiyaç sizce nedir?


BEY İLE UŞAĞI


Geçmişte çok içen ancak şimdilerde alkol kullanmayan Nikita adındaki uşak ve Vasili adındaki beyin hikayesidir. Vasili, Nikita’ya yaptığı iş karşısında yeterli ödeme yapmaz Nikita ise arada dağıtır sonrasında Vasili'nin kapına geri gelip iş ister o da kabul eder. Yine bir gün iş için evden ayrılırlar. Kötü hava koşulları ve yoğun kar yağışının da etkisiyle yollarını kaybederler. Yol üzerindeki bir köye sığınırlar. Tanıdıkları olan bir köydür burası. Geceyi geçirmekten ziyade biraz dinlenmek için tanıdıklarının kapısını çalarlar. Bir süre dinlendikten sonra tekrar yola koyulurlar ancak yollarını yine kaybederler. Yoğun karın da etkisiyle bulundukları yerde kalmaya karar verirler. Gerçi atlar da çok zorlandığından ilerlemek pek mümkün değildir. Gecenin soğuğuyla birlikte yaşamaya ümidi kalmayan uşak beye ölümünün çok da uzak olmayışıyla ilgili konuşunca bey de onu olabildiğince sarar. Sabah olduğunda bey ölmüş uşak ise soğuk kaynaklı hasar almıştır. Köylüler onları bulduğunda uşak tedavi olur ve evine döner. Bu olaydan sonra yıllarca yaşamış olan uşak ailesinden af diler ve hayata gözlerini kapatır.


Rümeysa DEMİRCAN

117 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page